13 Ocak 2014 Pazartesi

HSYK kanun değişikliği anayasaya aykırı

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici, HSYK Kanunu’nda değişiklik öngören teklifte yer verilen düzenlemelerin, Anayasa’nın 159. maddesi ile 2. maddesinde ifadesini bulan “hukuk devleti” ilkesine aykırı olduğunu savundu.
Anadolu Ajansı’nın haberine gore Hamsici, kişisel değerlendirmelerine yer verdiği yazılı açıklamada, 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği ile HSYK’nın, Adalet Bakanlığından bağımsız, yargının ayrı bir erk olması kuralına uygun düzenlemeye kavuşturulduğunu belirtti.
Yapılmak istenen kanun değişikliğiyle Kurul’un fiilen adalet bakanına bağlı ve bağımlı, ayrı bir erkten daha çok yürütmenin emir ve gözetimi altında görev yapan bir yapı haline getirilmesinin söz konusu olduğunu savunan Hamsici, “Bu durum yapılan Anayasa değişikliği ile kurulan bağımsız bir Kurul’un oluşumuna aykırıdır” iddiasında bulundu.
Anayasa’nın, HSYK’nın düzenlendiği 159. maddesine bakıldığında, Kurul’a Adalet Bakanlığından ve dolayısıyla siyasi iradeden bağımsız, ayrı özerk bir irade verilmesinin amaçlandığı ve tüm maddenin bu temel amaçtan hareketle düzenlendiğinin görüleceğini belirten Hamsici, bu maddede, Kurul’un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin tüm kuralların klasik bir kamu kurumundan farklı olarak “mahkemelerin bağımsızlığı” ve “hakimlik teminatı” ilkelerine uygun olması gerektiğinin vurgulandığını aktardı.
Ahmet Hamsici, “Madde metni bütünüyle incelendiğinde; anayasa koyucunun öncelikle Kurul’u, yerine getirdiği hassas fonksiyon nedeniyle klasik bir kamu kurumu olarak görmediği ve olağan bürokratik hiyerarşiden ayırdığı, ardından da Kurul’a, Adalet Bakanlığı ve siyasi iradeden bağımsız kendi inisiyatifi ile kullanabileceği özerk bir irade tanımayı amaçladığı görülmektedir” ifadesini kullandı. Hamsici, şunları kaydetti:
 “Anayasa koyucu bu amaçtan hareketle ilgili maddenin ilk fıkrasında, Kurul’un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin yapılacak düzenlemelerin, ‘mahkemelerin bağımsızlığı’ ve ‘hakimlik teminatı’ ilkeleri çerçevesinde yapılacağını belirterek Meclis’in sahip olduğu takdir yetkisini bu ilkeler ile sınırlamış ve bu anlamda Kurul’un özerk iradesinin varlığını anayasal güvenceye kavuşturmuştur. Bu sebeple Kurul’un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin tüm kuralların ihdasında Meclis’in kullanabileceği takdir yetkisi, klasik kamu kurumlarının organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin kullanılabilecek olağan takdir yetkisinden farklıdır, farklı olmak zorundadır zira bu farklılığın gerekliliği, ilgili maddenin ilk fıkrasında ‘mahkemelerin bağımsızlığı’ ve ‘hakimlik teminatı’ ilkelerine atıf yapılarak açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu noktada Anayasa’nın 159. maddenin son fıkrasında Meclis’e tanınan, kurul üyelerinin seçimini, dairelerin oluşumunu ve işbölümünü, Kurul’un ve dairelerin görevlerini, toplantı ve karar yeter sayılarını, çalışma usul ve esaslarını, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazları ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerini kanunla düzenleyebilme yetkisi, tamamen sınırlı bir yetki olup ancak ilk fıkrada belirtilen ‘mahkemelerin bağımsızlığı’ ve ‘hakimlik teminatı’ ilkeleri çerçevesinde kullanılabilecek bir yetkiyi ifade etmektedir.”
KLASİK BİR KAMU KURUMUNA DÖNÜŞÜR
Ahmet Hamsici, “Oysa Meclis’e sunulan teklif metni incelendiğinde; Kurul’un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin düzenlemelerde 159. madde uyarınca riayet edilmesi gereken ‘mahkemelerin bağımsızlığı’ ve ‘hakimlik teminatı’ ilkeleri hiçe sayılmış ve bir yandan Kurul adeta adalet bakanının emrinde, Bakanın iradesi dışında irade kullanamayan, sıradan klasik bir kamu kurumuna dönüştürülürken, diğer taraftan seçimle gelen üyeler de bakanın emrinde, akanın izni dışında karar alamayacak konuma getirilmiştir” görüşünü savundu.
Teklif metninde öngörülen değişikliklerin büyük bölümünde “dönüştürme ve siyasallaştırma”nın çok açık bir şekilde görülebildiğini ileri süren Hamsici, “düzenlemelerin Anayasa’nın 159. maddesi ile 2. maddesinde ifadesini bulan ‘hukuk devleti’ ilkesine aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmektedir” ifadesini kullandı.
Anayasa’nın 138. maddesine göre hakimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını vurgulayan Hamsici, “Doğrudan ve dolaylı olarak Kurul üzerinden hakim bağımsızlığına ve tarafsızlığına yönelik getirilecek düzenlemeler, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi ile çelişecek ve Anayasa’ya aykırılık teşkil edecektir” iddiasında bulundu.
Anayasa’da kuvvetler ayrılığı esasının benimsendiğini belirten Hamsici, “Teklifte yer alan düzenlemeler incelendiğinde yargıya ilişkin en temel ve önemli yetkilerin doğrudan veya dolaylı olarak Kurul Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanı’na verilmiş olduğu görülmektedir. Bu durumun da yargı bağımsızlığına, kuvvetler ayrılığına ve HSYK’nın mahkemelerin bağımsızlığı ile hakimlik ve savcılık teminatı esaslarına göre hareket etmesi prensibine aykırılık teşkil ettiği açıktır” görüşüne yer verdi.
Mevcut teklifteki düzenlemelerin birçoğunun, yüksek yargı kurumlarının oluşumuna ilişkin kural ve ilkelerin yer aldığı uluslararası belge ve raporlara, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Hakimlerin Bağımsızlığı, Verimliliği ve Rolü Hakkındaki Tavsiye Kararı ile Avrupa Yargı Kurulları Ağı raporlarına aykırılık teşkil ettiğini öne süren Hamsici, şöyle devam etti:
“Teklifteki düzenlemeler Hükümet tarafından benimsenen ve uygulanan Yargı Reformu Stratejisi Belgesi, Eylem Planları, Katılım Ortaklığı Belgesi, Ulusal Program ile bağdaşmamaktadır. Hükümet bu belgelerde öz olarak HSYK’nın objektiflik, tarafsızlık, şeffaflık ve hesap verebilirlik temelinde geniş tabanlı temsil esasına göre yapılandırılacağı ilkesini benimsemiştir. Teklifteki düzenlemeler ayrıca adalet bakanı ve müsteşarı hakkında söylenen ve yazılan ulusal ve uluslararası raporlarda ifade edilen hususlara da tamamen aykırıdır. Bu raporlarda bakan ve müsteşarın yetkilerinin sınırlandırılması hatta kaldırılması tavsiye edilirken, bunun aksine teklifte özellikle bakanın yetkileri olağanüstü bir şekilde arttırılmış, tartışmasız şekilde Kurul’da tek otorite haline getirilmiştir.”
Teklifin gerekçesinde, “geçen 3 yıllık süre içindeki uygulama dikkate alınarak Kurul’un daha etkin ve verimli çalışması amacıyla” bu değişikliklerin yapıldığının ifade edildiğini aktaran Hamsici, “Kurul’un yeni yapısıyla 3 yılda ortaya koyduğu uygulamalar, getirilen bazı kısmi eleştirilen dışında, gerek kamuoyunda ve gerekse başta AB olmak üzere uluslararası camiada takdirle karşılanmıştır. Soyut ve genel bir gerekçe, Kurul’un yürütme organına bağımlı hale getirilmesine dayanak yapılmaktadır” görüşünü savundu.
“Teklifin 48. maddesi ile düzenlenen geçici 4. madde, Teftiş Kurulu ve Sekretarya’da tüm çalışanların yasama faaliyeti ile görevine son vermek suretiyle bu kişilerin yasama tasarrufuna dava açma hakkı bulunmadığından hak arama özgürlüklerini ortadan kaldırmak suretiyle yargı denetimini engellemektedir” iddiasında bulunan Hamsici, teklifiin bu açıdan Anayasa’nın 2 ve 36. maddelerine açıkça aykırı olduğunu ileri sürdü. Hamsici, şunları kaydetti:
 “Bu atamaların, Anayasa’nın 159. maddesine dayanılarak HSYK Genel Kurul tarafından yapılmış olmasına karşın, görevden almaların yasa metni ile yapılması idare hukukuna hakim olan yetkide ve usulde paralellik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Teklif kanunlaşır ve yürürlüğe girerse HSYK’nın tüm çalışanlarının görevi sona erer. Üyelerin dairelerdeki görevleri iptal olur. Bakan 2-3 gün içinde yeni Kanun’a göre atama, tayin, seçme gibi yetkilerini kullanarak kurulu yeniden dizayn eder. Bu arada kanun Anayasa Mahkemesine götürülür. Anayasa Mahkemesi kısa süre içinde yürütmeyi durdurma verebilir ve ardından da iptal edebilir. Ancak bunun bir anlamı olmaz. Zira iptal sonrası eski kanun hükmü yürürlükten kaldırıldığı için uygulanamaz. Yeni kanun hükmü de iptal edilmiştir. İptal edildiği gün itibarıyla yeni kurulan yapı ise o şekliyle kalır. Taa ki yeni bir kanunla düzenleme yapılıncaya kadar. İktidar partisi de bu düzenlemenin Anayasaya aykırılığını ve sonuçlarını bilerek bu düzenlemeyi yapmak istemektedir.”
HAMSİCİ’NİN İTİRAZLARI
Hamsici, teklifte yer alan ve Anayasa’ya aykırı olduğunu savunduğu düzenlemelerle ilgili şu iddialarda bulundu:
“Teklifin 2. maddesi ile 2802 sayılı Yasa’nın 49. ve 50. maddesinde yapılmak istenen hakim savcıların uluslararası kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmesi, yurt dışına yüksek lisans, doktora veya bilgi görgü amacıyla gönderilmesine ilişkin tüm işlemlerin adalet bakanının iznine tabi kılınmasına dair düzenlemeler hem hukuk devletinde belirlilik (keyfi davranmama) ilkesine hem de mahkemelerin bağımsızlığına aykırıdır.
Adalet Komisyonlarının yeniden şekillendirilmesini içeren teklifin 4. ve 25. maddeleri hukuk devletine, yargı bağımsızlığına, soruşturmaların gizliliği prensibine aykırı olup, yürümekte olan dava ve soruşturmalar yürütmenin müdahalesine açık hale getirilmektedir.
Teftiş Kurulu’nun yapısının yeniden oluşturulmasını düzenleyen teklifin 27, 35. ve 36.maddeleri Teftiş Kurulunu tamamen bakana bağlamaktadır. Anayasa’da yer almayan bir yetki kısıtlamasına gidilmektedir. Kurulun bağımsız şekilde çalışmasına müdahale içeren teklifin 29. maddesi ile Kurul dairelerinin görev ve iş bölümü başkanın iradesine bırakılmaktadır. Bu durum hukuk devleti ilkesi ile mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlerin tarafsızlığı prensiplerine aykırıdır.
Kurulda görev yapacak tetkik hakimlerinin ve müfettişlerin başkanın önereceği iki kat aday arasından seçilecek olması, Anayasa’nın 2. ve 159. maddelerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Anayasa’da yer almayan bir yetki sınırlaması öngörülmekte, Genel Kurul’a ait olan yetki doğrudan Başkan’a devredilmekte ve Kurul’un iradesi Anayasa’da verilen yetkinin özü ile bağdaşmayacak şekilde kısıtlanmaktadır. Bu düzenleme ile Anayasa’da herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmaksızın verilen yetkinin Genel Kurulun elinden kanun ile alınması söz konusudur.
Genel Kurulun toplanma ve karar yeter sayısı ile ilgili teklifin 39. maddesi, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilkeleri doğrultusunda görev yapması gereken HSYK’nın çalışma usulüne açık bir müdahaledir.
HSYK’nın yargı bağımsızlığı ve hakim teminatı açısından önemli bir unsur olan etkili itiraz sistemi, teklifin 41. maddesi ile ortadan kaldırılmakta, yürütme içerisinde yer alan başkanın iradesinde işleyecek bir sistem öngörülmektedir.
HSYK üyeleri hakkında soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin başkan tarafından yapılmasını öngören teklifin 42. ve 44. maddeleri Kurul’un yürütmeden bağımsız olarak çalışması önünde çok önemli bir engeldir. Adalet Bakanlığında çalışan bir tetkik hakiminin disiplin ve soruşturma işlemleri üzerinde dahi yetkisi bulunmayan adalet bakanının, Kurul üyeleri üzerinde böyle bir yetkiye sahip kılınması Kurul üyelerini yürütme organına bağımlı hale getirmektedir.
Kurulda görev yapacak hakimler, müfettişler, daire başkanları, genel sekreter yardımcıları, genel sekreter, teftiş kurulu başkan ve yardımcılarının atanmasında teklif edilecek adayların belirlenmesinde yetki tamamen adalet bakanına bırakıldığından, HSYK’nın bağımsız iradesi ile Teftiş Kurulu ve Genel Sekreterlik teşkilatı oluşturulması Kurul’un bağımsızlığını ortadan kaldıran bir düzenlemedir.”

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

Copyright © BEYAZ BULTEN Design by O Pregador | Blogger Theme by Blogger Template de luxo | Powered by Blogger