15 Mayıs 2013 Çarşamba

Dan Brown, Cehennem’e çağırıyor


Dan Brown, Cehennem’e çağırıyor

Tüm dünyada 81 milyon satarak aşılması güç bir satış yakalayan “Da Vinci Şifresi”nin yazarı Dan Brown’un yeni romanı “Cehennem” piyasada. Uzmanların “Da Vinci”nin satışını aşacağına kesin gözüyle baktıkları “Cehennem” Dante’nin ünlü eseri “İlahi Komedya”nın “Cehennem” bölümünden alırken, romanın konusu ise İstanbul’da özellikle Ayasofya Müzesi ve Yerebatan Sarnıcı’nda geçiyor. Saat farkıyla (7 saat) tüm dünyadan önce Türkçede yayımlanan kitabın konusuyla ilgili ilk bilgiler de VatanKitap’ta. İşte Türkçe ilk baskısı 150 bin yapılan “Cehennem” ile ilgili merak ettiğiniz her şey…


LANGDON BAŞINDAN VURULMUŞ, HAFIZA KAYBI YAŞIYOR...

Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon başından vurulmuş bir halde evinden binlerce kilometre uzakta, Floransa’da bir hastane odasında gözlerini açtığında ne buraya nasıl geldiğini ne de nasıl vurulduğunu hatırlamaktadır. Yaşadığı korkunç baş ağrısına eşlik eden tek şey; sürekli kâbuslarında gördüğü kan kırmızısı bir nehrin karşı kıyısından kendisine “Ara, bulacaksın!” diye seslenen gümüş saçlı güzel bir kadın ve onu çevreleyen, toprağa baş aşağı gömülü can çekişen bedenlerdir.
Langdon gördüğü kâbusları anlamlandırmaya çalışırken kadın bir suikastçı tarafından takip edildiğini, kendisine tedavi uygulayan doktorlardan biri gözlerinin önünde vurulunca anlar. Hastanede görevli diğer doktorlardan biri olan Sienna Brooks’un o ölüm kalım anında yardım etmesiyle hayatta kalır ve neler olduğunu ilk olarak onun ağzında duyma fırsatına kavuşur.
Sienna’nın evinde kendine bir yol çizmeye ve olan biteni anlamaya çalışırken, genç doktorun, üzerinden çıktığını söylediği bir projector, Langdon’ın çözmesi gereken sırlar ve şifreler dünyasının kapısını aralar. Projektörden duvara yansıyan, Botticelli’nin ünlü La Mappa del’Inferno adlı eserinin bir görüntüsüdür; ama bir fark vardır. Buradaki cehennem tasvirinde gizlenmiş bir mesaj vardır. 
Langdon bir yandan mesajı çözmek, bir yandan da peşine düşen suikastçılardan kurtulmak için nefes nefese bir kovalamaca içine sürüklenir. Şifreleri adım adım çözdükçe Floransa sokaklarında farklı pek çok mekâna gitmek ve ipuçlarını puzzle’ın parçaları gibi yerli yerine koymak zorundadır.
Sonunda Langdon Floransa’nın en eşşiz şaheserlerinden biri olan Vecchio Sarayı’nda muhafaza edilen bir ortaçağ veba maskesi, Dante’ye ait olan ölüm maskesine ulaşır ama ne yazık ki maske çalınmıştır ve çalanların bunu hangi amaca hizmet ederek yaptıklarını anlamak için Profesör Langdon bu aşamayı çözmek zorundadır. Fakat Langdon eldeki çok az ipucundan hareketle mantıklı bir sonuca ulaşamasa da eğer maskeyi ele geçirebilirlerse sırrı da çözebileceklerine inanmaktadır. Ve bundan sonra da amansız bir kovalamaca başlar. Artık, ipuçları Dante’nin Cehennem’inin içinde saklı olan bir bilmecenin etrafında şekillenen korkunç bir senaryonun içindedir ve hem peşindekilerden kurtulmak hem de kendisine umut bağlayan bilim dünyasının umutlarını boşa çıkarmamak zorundadır.
Floransa’nın tarih kokan dar sokaklarından Venedik’in muazzam bazilikalarına uzanan semboller zinciri Langdon’ı tarihi sonsuza dek değiştirebilecek bir mekâna sürükler. Burası üç imparatorluğun merkezi olmuş, insanlık tarihi kadar eski, dünyanın incisi İstanbul’dur. Ve bu şehirde ya tarih baştan sona yeniden yazılacak ya da bunu yazacak hiç kimse kalmayacaktır...



DÜNYA İSTANBUL’U BU CÜMLELERLE TANIYACAK

“Eski Bizans başkentinde akşam olmuştu. Marmara Denizi’nin kıyısında yanan ışıklarla birlikte camiler ve ince minarelerden oluşan şehir silueti aydınlandı. Akşam namazı vaktiydi ve şehirdeki hoparlörlerden ibadet çağrısı yapan ezan sesleri yankılanıyordu. 
La ilahe illallah.
Allah’tan başka ilah yoktur. 
İnançlılar camilere koşarken, şehrin geri kalanı işlerine devam ediyorlardı. Gürültücü üniversite öğrencileri biralarını içiyor, işadamları anlaşmalarını yapıyor, tüccarlar baharatlarını ve halılarını pazarlıyor ve turistler büyülenmiş bir halde olan biteni izliyorlardı. Burası ikiye bölünmüş bir dünya, karşıt güçlerin şehriydi: Dindarlarla laikler; eskiyle yeni; Doğu’yla Batı... Avrupa ile Asya arasındaki coğrafi sınırda duran bu ebedi şehir, gerçekten de Eskidünya’dan daha da eski bir dünyaya uzanan bir köprüydü.
İstanbul. (Kitaptan)” 

DANTE’NİN CEHENNEMİ İLE BAĞLANTI NOKTALARI 

Kitap adı üstünde tam bir “Cehennem”. Gizemler, şifreler ve nefes nefese akan bir maceranın arka planında aslında Dünya Sağlık Örgütü’nün de açıkladığı üzere hızla artan nüfus artışı var. Ve bunun yaşantımızı nasıl olumsuz etkileyeceğini anlatıyor ve bu sorun bir cehennem olarak karşımıza çıkıyor. Peki, bu cehennemden nasıl kaçılır, bu sorunun cevabını arıyoruz bu kitapta. Dan Brown bu kitabı yazarken Dante’nin “Cehennem”inden esinlendiğini söylemişti. Brown artan nüfus artışı için Dante’nin “Cehennem”indeki içiçe geçmiş ve gittikçe daralan dokuz sarmal daireye ve orada acı çeken insanlara atıfta bulunuyor. Dan Brown’ın cehennem tasviri ise aslında tam da günümüz dünyası diyebiliriz. 

KAHRAMANLAR, MEKANLAR, ŞİFRELER


Robert Langdon bu sefer kendisini başından vurulmuş bir şekilde hastanede bulur ve daha kötüsü hiçbir şey hatırlamamaktadır. Bir yandan da onu yakalamak isteyen nüfuzlu birileri vardır… Neden, kimden kaçtığını bilemeyen Langdon cebinde gizemli bir projektör bulur. Bu projektör neyi işaret etmektedir? Parça parça hatırladığı cümleler, isimleri, semboller aradığını bulmasına yardımcı olacak mıdır? Şifreler, kodlar, gizemler çözülebilecek midir? 
Diğer kitaplarda da olduğu gibi Robert Langdon’ı 24 saat içinde geçen soluksuz bir macera beklemektedir! Langdon’a bu macerada da eşlik eden bir kadın karakter var. Doktor Sienna Brooks aslında üstün zekâlı biridir ve Langdon’a yardım etmesinin de kendi için de önemli bir nedeni vardır… Langdon ve Sienna arasında bir elektriklenme olur; ama bir aşk olduğunu söylemek mümkün değildir. Romandaki mekanlara gelince... Hikâye Floransa’da başlasa da merkezde İstanbul var! Yani cehennemin kapıları İstanbul’a açılıyor! Ve didik didik edilen şehir bu sefer İstanbul oluyor ve İstanbul’da da öne çıkarılan yerler Yerebatan Sarnıcı ile Ayasofya! Bilindiği üzere Dan Brown, bazı ilginç kavramları, mesela “Da Vinci’nin Şifresi”ndeki altın oran gibi ele almayı sever. Bu kez okurun karşısına Dante’nin ölüm maskesinin gizemini çıkarıyor ve gerçekler bu ölüm maskesinde gizli.



Önsözde Türk yayıncı ve editörüne teşekkür var

Dan Brown’un Altın Kitaplar’ın 50. Yıl’ında Türkiye’ye gelmesi ve 4 gün boyunca İstanbul’da gezdirilmesi onu çok etkilemiş. Öyle ki, Brown bu kitap için araştırma konusunda en büyük desteği “Türkiye’deki ailem” dediği Altın Kitaplar’dan aldığını söyleyerek kitabın önsözünde yayınevi yöneticileri Erden Heper, Batu Bozkurt ve yayının dış ilişkiler sorumlusu Oya Alpar’a teşekkürlerini sunmuş. Bu durumdan çok memnun olan ve tüm yorgunluğunuza değdi diyen yayınevi yöneticileri şöyle diyor: “Bu kitaptan sonra Türkiye ve özellikle İstanbul’la ilgili turizm sektöründe ciddi hareketlilik olacak. Çünkü önceki kitaplarında sözü geçen yerlere önemli sayıda turist akını olmuştu. Şimdi bu kitapta da aynı şey söz konusu olacak. Özellikle Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı, Sultan Ahmet çevresine.

Romanın editörü Hülya Şat: 

Londra’ya giderken neyle karşılaşacağımı bilmediğim için ön araştırma yapamamıştım. Ben de sadece Dante’nin “Cehennem”inden etkilendiğini biliyordum. İnternet imkânımız da sınırlıydı. Yalnızca bir bilgisayarda internet bağlantısı vardı ve onu da diğer çevirmenler ve editörlerle ortak kullanıyorduk. Ama vakit buldukça internetten araştırmalar yaptım, özellikle de sanat tarihi konusunda. Benim için bir sıkıntı da iki çevirmen ile çalışmış olmaktı. Çevirmen arkadaşlarım işlerinde çok başarılı olsalar da sonuçta iki farklı dil var ve bu iki birbirine uydurmaya çalışıyorsunuz. Şunu demek mümkün bu kitabın günahı da sevabı da benim...
kaynak www.vatankitap.gazetevatan.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

Copyright © BEYAZ BULTEN Design by O Pregador | Blogger Theme by Blogger Template de luxo | Powered by Blogger